Macron ve abartının sınırı
Aslında Fransızlarda biraz mizah olsa, alınmayacaklarını bilsem, sarkazm ve ironinin sadece Fransiz diline özgü olmadığını bildiklerini düşünsem, ironiyle başlığa ‘Katil Macron’ diye yazacaktım. 2018 yılında NATO’yu ‘beyin ölümü gerçekleşmiş bir kurum’ olarak niteleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bu sefer de Avrupa Birliği’ne (AB) dil uzattı. Sorbonne Üniversitesi’nde AB konusunda yapacağı konuşma dört gözle bekleniyordu. Zira 2017 yılında aynı kurumda Avrupa konusunda yapmış olduğu konuşma hem Fransa’da, hem de dünyada çok geniş yankı uyandırmıştı. 7 yıl sonra Avrupa Parlamentosu seçimleri arifesinde yine Sorbonne’da yapacağı konuşma da bu yüzden bekleniyordu. Ancak konuşması beklenen etkiyi yaratmadı. Aksine çok büyük hayal kırıklığına yol açtı. Uluslararası basın tarafından da kâh ‘dramaturjik’ olarak nitelendirildi İspanyol El Pais gazetesinin kaleme aldığı üzere, kâh ‘melodramatik’ olarak tanımlandı İsviçre’nin Le Temps gazetesinde kaleme alındığı üzere.
Aslında payidar olan Avrupa’yı ölümlü ilan eden Macron, NATO’dan sonra AB’nin de sonunu öngördü. Macron’un konuşması biraz da Avrupa Parlamentosu seçimlerine start vermek amacıyla yapılan bir konuşma olarak algılanmadı değil. Ren nehrinin öbür yakasında bulunan ve ‘kolunda döner ile’ Türklere sempatik ve şirin görünmeye çalışan Walter Steinmeier’in ülkesi olan Almanya’da da basın Macron’un Sorbonne’daki konuşmasını kah hayal kırıklığı, kah 2017’deki büyüleyici konuşmasından eser olmayan bir konuşma olarak bildirdi okuyucularına.
Macron aslında kamuoyunu sarsmaya yönelik provokatif bir söylemde bulunmaya çalıştı. Ancak bu sefer de olmadı. Üstelik Avrupa’nın ölümlü olduğunu ilan etmesi, Avrupa’ya ve Transatlantik topluluğa hasım olan ülkelerin ekmeğine, dezenformasyonlarına yağ süren nitelikte. Kaldı ki, Fransa’da ve Avrupa’da aşırı sağ yabancı düşmanı partilerin yükselişte olduğu bir dönemde ‘Avrupa ölmek üzere’ demek, onlarla mücadeleye, demokratlar nezdinde safların sıklaştırılmasına bir katkısı olmadığı gibi, aşırı sağın yükselişine de destek verir nitelikte.
Sağı solu öldüren Macron, sanki kendi siyasi kariyerinin ve siyasi hareketinin köküne kibrit suyu döküyor. Bu son cümleyi de mahsus yazdım. Pazartesi sabahı Ankara’daki yabancı elçiliklere gönderilmek üzere Fransızca, İngilizce, Almanca’ya tercüme edilen basın özetleri için.
‘Shrinkflation’ ile mücadele
Macron’un tüm dünyada hayal kırıklığına neden olan konuşmasını tüm Fransızlara mal edemeyiz. Nitekim Fransa’da herşey o kadar da olumsuz değil. Örneğin Ekonomi Bakanlığı ‘shrinkflation’la mücadele konusunda yeni bir yasal düzenleme hazırladı. Türkçe ifadeyle ‘küçültflasyon’ diyebileceğimiz ‘shrinkflation’, pakette satılan bir ürünün ağırlığını düşürüp fiyatını sabit tutmayı veya fiyatını artırmayı tanımlayan bir ekonomi terimi. Bir diğer terim de ‘cheapflation, Türkçede ‘ucuzflasyon’ olarak tanımlayabiliriz. Paket veya şişe/kutuda satılan ürünün kalitesi düşürülürken fiyatı sabit bırakılıyor. Gerek ‘küçültflasyon’ gerekse ‘ucuzflasyon’ tüketiciyi yanıltan nitelikte. Bu yüzden de 1 Temmuz’da Fransa’da yürürlüğe girecek olan yeni tüketici yasası sayesinde, paketi küçültülmüş olan ürünün üzerinde ‘eskiden bu paket 200 gram’dı, şimdi 150 gram. Birim fiyatı arttı’ ibaresine yer verilmesi gerekecek. ‘Cheapflation’ için de ürünün ihtivasının niteliğinde bir değişiklik olup olmadığı tüketiciye bildirilecek. Bu sayede tüketici daha az keriz yerine konulmuş olacak. Uymayan firmaya da devasa ceza öngörülüyor. Enflasyonla mücadelenin içinde aynı zamanda rekabet ve tüketici hakları da var.